Bu aslında bir kitap değil, anı bile değil, sadece teyzeme verdiğim sözü tutuyorum. "İleride iyi bir tarihçi olmak istiyorsan günü çok dikkatli takip etmelisin" demişti. "Bugünü öğrenmeden ve olanları kafanda yerine oturtmadan geçmişi anlamaya çalışmamalısın, senin yaşında da en rahat yapılabilecek şey günlük basını sektirmeden takip etmektir. Eğer istersen bir günlük tut kendin için, bu günlük senin gelecekte de rehberin olur, geriye dönüp bakmanı kolaylaştırır." Hayatın zorlaştığı anlarda bu günlük bir lüks gibi görünmüş olsa da yolun sonuna geldiğimiz bugünde neyin neden olduğuna ışık tutar diye sizlerle paylaşıyorum, her ne kadar artık bir şeye yaramayacak olsa da. Keşke diyor insan, keşke başladığım gün sonunda yazacaklarımı biliyor olsaydım, uyarmak mümkün olurdu belki kişileri. Uyardım da ne oldu, onca bilim adamı uyardı da ne oldu. Bilmiyorlar mıydı insanlar? Bir kısmının gerçekten haberi yoktu, onlar araba sahibi olduklarında hayat standartlarını yükselttiklerini sanıyorlardı, o eski arabalarının gelecekte alacakları nefes sayısını ne kadar azalttığını anladıklarında çok geç olmuştu. Bazıları da neler olduğunun bilincindeydiler, ama paranın onların hayat standardını her zaman yüksek tutacağını sanıyorlardı, klimalarını çalıştıracak elektriğin artık gelmeyeceğini anladıkları güne kadar, o gün de kendi jeneratörlerini kurup dünyayı biraz daha zehirlemek için geç kalmışlardı.
Sonunda herkes öğrendi, o zaman ben neden yazıyorum, aslında saçma, ben de farkındayım, öğretecek nesiller yok artık, bunları kim okuyacak, okursa ne olacak bilmiyorum, aslında "ben size demiştim" diyebilmek için yazıyorum belki de. Kim bilir belki dünya kendini 10,000 yıl sonra düzeltmeye başladığında insanlar sağ kalmışlarsa ve kazara benim yazdıklarıma rastlarlarsa yıkıntılar arasında hataların tekrarlanmamasına vesile olur, züğürt tesellisi benimkisi biliyorum, gene de okuyun.
Benden çok önce başlayan bir problemin son adımlarını sizlere detayıyla anlatacağım, ama öncesinde bu gezegenin basit bir tarihçesiyle başlayalım. Her şey 4.5 milyar yıl önce başladı, sıvı suyun oluşabileceği bir uzaklıktaydık güneşten, bu da hayata imkan tanıdı. Hayat engellerle karşılaşmadan gelişti ve milyon yıllar boyunca güneşin enerjisini emen büyük yapraklı dev bitkiler tüm gezegeni sardı, okyanuslar ise küçük tek hücreli canlılarla kaynıyordu. Sonra çeşitli doğal afetler sonucu bu renkli yaşam ölüp toprağın altında kaldı ve milyon yıllar içerisinde güneşin enerjisi petrol, kömür ve doğal gaz olarak toprağın altında hapsoldu. Bu zamanın sonunda ortaya biz çıktık, gelişmemize yardımcı olması için milyonlarca yıldır yer altında hapsolan güneş enerjisini madenler ve kuyular kazarak yeryüzüne çıkarttık. Ancak bu ucuz enerjinin bir bedeli vardı, yerden çıkarttığımız nesneleri yaktığımızda atmosfere karbondioksit dediğimiz bir gaz salıyordu. 100 yıldan uzun bir süre önce bilimciler atmosferde bu gazın miktarının artmasının dünyanın ısınmasına sebep olacağını görmüşlerdi, ama bir yanda herkesin hayat standardını yükselten bu ucuz enerji, diğer yanda da birkaç yüzyıla kadar dünyanın birkaç derece ısınması ihtimali olunca tercihi hangi yönde kullanacağımız belliydi, geleceği düşünmeden yakmaya devam ettik yeraltından çıkarttığımız fosil yakıtlarını.
Bir gün bilimcilerin sesi çok yüksek çıktığında politikacılar da dinlemeye başladılar, çünkü artık dünyanın ısınmasının etkileri görünmeye başlamıştı. 1997 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde büyük ülkeler bir anlaşmaya vardılar. Artık herkes bu fosil yakıtlarını kademeli olarak azaltacak ve gezegeni bekleyen büyük felakete dur diyeceklerdi. Ama sonra ne oldu, nasıl oldu da bugünkü felakete geldik? Basit, bu yakıtları en fazla kullanan ve bunlardan en büyük lüksü sağlayan devletler anladılar ki aslında iklimin değişmesinden en az onlar zarar göreceklerdi. 2009 sonunda Danimarka'nın başkentinde son bir umutla toplandı ülkeler, belki yapılacak bir anlaşma gidişe dur diyebilirdi. Bu sefer de yeni büyümeye ve fosil yakıtlarının faydalarını yeni görmeye başlamış olan bir kaç ülke engelledi yapılabilecek bir anlaşmayı. Böylece dönüşü olmayan noktaya gelene kadar herkes bildiği gibi yaşadı, tehlikeyi gördükleri zaman da geriye dönmek için çok geçti artık. Bir yanda imkanı olanlar diğer yanda da uyarıyı baştan ciddiye alıp hazırlık yapanlar diğerlerine göre daha uzun yaşadılar, ama son herkes için aynı olacaktı. Bu yazılar dizisi o sonun adım adım nasıl geldiğini anlatmak için yazıldı, belki bir daha yaşanmamasına katkı sağlar umuduyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder